top of page

  " Hiç bir dikkate değer öğrenme, dikkate değer bir yakınlık olmadan gerçekleşmez."

                                                              Stephen Covey

 ÖĞRENME STRATEJİLERİ

"Dünyada en değer verilmesi

gereken şey, insanın özgür ve keşfeden beynidir "

                       John Steinbeck

"Duyduklarımı unutuyorum

 Gördüklerimi anlıyorum

 Uyguladıklarımı öğreniyorum"

OLAĞANÜSTÜ BEYİN

İnsanoğlu, yüzyıllar önce diğer canlılardan farklı olarak düşünme, analiz etme, yorumlama, karar verme gibi yetilerle donatılarak yaratılmıştır.

 

Bu beceriler onu diğer varlıklardan ayırmakla kalmayıp, geleceğini inşa etmek için birçok buluşa imza atmasına sebep olmuştur. Onlarca ton ağırlıktaki demir yığınlarını uçurmuş, yüzdürmüş, uzaya göndermiş ve bunu hiç bir başka canlıda olmayan bir özelliğini; HAYALGÜCÜNÜ kullanarak yapmıştır.

 

Bununla ilgili hepimizin bildiği hikayeler vardır. İnsanlar bir zamanlar, yıldırım sayesinde oluşan ateşi kullandılar sonra ateş yakmak için çubuğu nasıl çevirmeleri gerektiğini öğrendiler. Ateşi ısınmak için, yemekleri daha lezzetli hale getirmek için, derin ve karanlık mağaraları aydınlatmak için kullandılar. Tekerleği icat ettiler ve inanılmaz ağırlıktaki yükleri taşıdılar. M.Ö. 5500 yılında Sümerler yazıyı icat etti. İlk yazı resimlerden oluşmaktaydı.

 

Arşimet, bir hamamda yıkanırken kaldırma kuvvetini buldu. 15. yy. da John Gutenberg'in matbaayı icat etmesi bilginin hızla yayılmasını sağladı. Radyo sinyallerinin tellere gerek olmadan havada yol alabildiğini bulan Guglielmo Marconi radyoyu icad etti. Isaac Newton bir ağaçtan kafasına düşen bir elma sayesinde yerçekimi kanununu buldu. 1879'da Edison ampülü icat ettikten sonra 1882'de ilk elektrikli aydınlatma şirketini kurdu. İlk filmleri tek seferde sadece bir insan, bir kutuya açılan delikten bakarak izleyebilirdi. Thomas Edison'un şirketi 1888'de filmi icat etti. 1895'de Fransız Luminere kardeşler projektörü icat edince filmlerin birlikte seyredilmesi mümkün oldu. Bir zamanlar insanlar parmaklarını kullanarak hesap yaparlardı. Hesap makineleri, mikroskoplar, müzik aletleri, pikaplar, teyp ve CD çalarlar, cep telefonları, fotoğraf makineleri, buzdolabı, mikrodalga, saatte 2150 km hızla yani sesten iki kat hızlı uçabilen Konkord ve Uzay Mekiği gibi daha bir çok icadı düşünerek ve hayal ederek sahip olduğumuz bu olağanüstü 'BEYİN' sayesinde hayata geçirebildik.

 

Beynin nasıl çalıştığı hakkında bilmediğimiz, henüz bize karanlık birçok nokta olmasına rağmen,günümüzde araştırmaların artması, görüntüleme sistemlerinin gelişmesi bize onun nasıl çalıştığı hakkında gün geçtikçe daha çok bilgi vermektedir. Olağanüstü bir beyne sahibiz, onu eğiterek hayatınızı kolaylaştırabilir, hedeflerinize sorunsuz bir şekilde ilerleyebilirsiniz. Dahi insanların hayal güçlerini yani beynin sağ yarımküre fonksiyonlarını yoğun kullandıkları bilinmektedir. Geçtiğimiz yüzyılın dahisi Albert Einstein "Diğer insanlardan daha zeki olduğumu düşünmüyorum. Benim sizlerden tek farkım hayal gücümü etkin kullanmamdır."  derken hayal gücünün insan zekasına nasıl önemli bir etkisi olduğunun altını çizmektedir.

 

                                                                                                     

Lamia Sarıpınarlı

 

Bilgi ve Hız

Çağı 

 

Büyük bir değişim ve gelişme çağında yaşıyoruz.Matbaanın icadından önce tüm dünyada yaklaşık 1000 adet kitap basılmış olduğunu biliyor muydunuz?

Oysa bugün 1 yılda 60 milyon sayfa civarında bilim ve teknoloji litaratüründe bilgi üretiliyor..Teknolojik gelişme sınır tanımıyor.Toffler çağlara sığabilecek büyük değişimi son 30 yılda yaşadığımıza dikkat çekiyor.Bu olağan üstü hızla değişen çağda çocuklar ve gençler yetişkinlerden çok daha farklı ilgi alanları ve farklı bakış açıları geliştiriyor. Tarım devrimi ile güce sahip olan toprak sahiplerinden sonra sanayi devrimi ile güç, üretim araçlarına ve kapitale sahip olanların eline geçmişti.

 

Günümüzde ise bilgi sahibi olan gücü elinde tutuyor. Artık insanlar kendilerini sürekli geliştirmek, bilgilerini yenilemek zorunda.Bilgi her geçen gün artıyor, değişiyor, gelişiyor. Bir üniversiteden mezun olmak artık iyi bir iş bulmak için yeterli değil. Pek çok mühendis, mimar, sanatçı var. Onlardan farkınız nedir? İlgili fakülteyi bitiren herkes zaten mesleki bir donanıma sahip demektir.. Neden sizi tercih etmeliler? 

 

Farkı oluşturacak olan elbette farklı ilgi alanları, çok yönlülük ve bilgiye hızla ulaşabilme ve kullanabilme becerisidir. 

 

Son yıllarda bilim ve teknoloji alanındaki gelişmeler bize 30-35 yıl öncesine göre çok farklı bir yaşam şekli sağlıyor. Çok eski değil 30 yıl önce telefon, her evde bulunan bir haberleşme cihazı değildi. Televizyon ve fotoğraf makinesi de her evde bulunmazdı. Bilgisayarlardan bahsetmiyorum bile. Oysa bu saydığım cihazlar artık herkesin evinde hatta cebinde bulunuyor. Bilgi ne kadar hızla artıyorsa, ona ulaşabilme kabiliyeti de ilerleyen teknoloji ile o kadar hızla gelişiyor.

 

Fakat ne yazık ki hızla üretilen bilgiye ulaşabilecek zamana sahip değiliz.7'den 70 'e hepimiz inanılmaz bir koşturmaca içinde yaşıyoruz. Bir ilkokul öğrencisinden bir öğretmene, memura, iş adamına kadar hepimiz özel zevklerimize ve ilgi alanlarımıza bile ayıracak zaman bulamıyoruz. Böyle bir çağda, hala 30-40 yıl öncesinin öğrenme stratejilerini kullanmak, yeni araştırmalardan faydalanmamak kendi bindiğimiz dalı kesmekten farksız. Becerilerimizi geliştirecek yeni öğrenme yöntemlerine ulaşmaksa oldukça kolay.

 

Bizler yaratılmış en şahane, en olağanüstü beyne sahibiz. Onun nasıl çalıştığı, bilgiyi nasıl depoladığı, nasıl işlediği ve gerektiğinde nasıl hatırladığı bilinirse zamanı iyi değerlendirmekle kalmaz kendimiz ve geleceğimiz için gerekeni yapmış oluruz. Bizler başarmak için tasarlanmış canlılarız.

 

Yeni öğrenme stratejilerini ve beynin nasıl çalıştığını araştırın. Olağanüstü özelliklerle donatılmış beyninize güvenin, kendiniz ve geleceğiniz için gerekeni yapın...

 

                                                                                                 

Lamia Sarıpınarlı

"

Çocuklar babalarından çok , yaşadıkları çağın çocuklarıdır.

 

 

"

"Hayal kurmak bilgiden önemlidir.

Bilgi sizi A noktasından B noktasına götürür, hayalgücü heryere..."

                                   Albert Einstein

HAYAL GÜCÜ

Kelimeler, kendi zihnimizdeki imgeleri karşımızdaki kişinin zihnine aktarmak için kullandığımız araçlardır. Yani her kelimenin zihnimizde mutlaka bir imge karşılığı vardır.

Örneğin 'ELMA' kelimesini duyduğumuzda ya da gördüğümüzde hiç birimiz 'E' 'L' 'M' 'A' harflerini düşünmeyiz. Elmanın kendisini düşünürüz. Sulu yeşil, kırmızı, belki kurtlu, belki ekşi, belki de tatlı. Bilgiyi hafızamıza almanın en iyi yolu imgelem dünyamızı harekete geçirmektir. Hayal gücü bilgiyi hafızaya, unutulmamak üzere kazımak için kullanabileceğimiz en keyifli araçlardan biridir. Ne demek istediğimi bir örnekle anlatmaya çalışacağım. Tony Buzan'ın Hafızana Hükmet adlı kitabından, hayalgücünün ne kadar olağanüstü bir gücü olduğuna dair güzel bir örnek. Eğer hayalinizde okuduklarınızı canlandırmayı gerçekten denerseniz, ne kadar etkili olduğunu anlayacaksınız.

 

Böyle bir tekniği derslerde ya da günlük hayatta kullanmak ise oldukça kolaydır. Kelimeleri kullanırken bu kelimelere ait hayali resimler, hikayeler düşünmek bile size gerçekte öğrenebileceğinizden daha fazla bilgiyi, daha hızlı hafızanıza alabileceğinizi kanıtlayacaktır.

Tony Buzan'ın bir imgesel çalışmasını beraber inceleyelim.

 

Yapılan araştırmalar astronomi ile ilgilenen insanların bile gezegenlerin güneşe yakınlıklarını, hangisinin büyük hangisinin küçük olduğunu bilmediklerini gösteriyor. Ezberlense  bile zamanla sıra ve büyüklüklerin unutulduğu anlaşılıyor. Bilinen dokuz gezegeni hikayeleştirme tekniği kullanarak ezber yapmadan hayal ederek hafızamıza almaya çalışalım.

 

Dokuz gezegenden dördü büyük, beşi küçük gezegenlerdir. Şimdi beraberce hayal kurmaya başlıyoruz.

 

Okuduğunuz herşeyi zihninizde görselleştirmenizi ve bir film izler gibi izlemenizi istiyorum.

 

Güneş çok sıcak ve yüzeyinde zaman zaman patlamalar oluyor. Güneşin ısısını ölçmek istiyoruz. Ve bunu da ona en yakın gezegeni Merkür'ü kullanarak yapmaya karar veriyoruz. Merkür küçük ve içinde sıvı metaller olan bir gezegen. Sıvı metaller var çünkü güneşe çok yakın. Bu sıcaklıkta hiç bir metalin katı kalması mümkün değil. Sıvı civa güneşin ısısını ölçmekte bize yardımcı olacak. Bir gün güneşte olağanüstü patlamalar oluyor. Ve çok büyük bir ısı açığa çıkıyor. Merkür , bu ısıya dayanamayarak çok büyük bir gürültüyle patlıyor.

2. gezegen olan Venüs bir kadın, çok güzel ve meraklı bir kadın. Zaten Yunan Mitolojisinde Venüs güzellik tanrıçasıdır. Bembeyaz kıyafetiyle ve saçlarındaki beyaz papatyalarla muhteşem görünüyor. Patlamayı duyan Venüs hemen patlamanın olduğu yere gidiyor. Ve Merkür'ün patlaması sonucu etrafa saçılan civa parçacıklarını eline alıp oynamaya başlıyor. Civa çok sıcak olduğundan bir sağ eline bir sol eline atarak soğutmaya çalışıyor. Fakat yanlışlıkla civa parçacıklarından biri elinden fırlıyor ve bizim bahçemize düşüyor.yani Dünya’ya düşüyor.

3. gezegen Dünya.Büyük gürültüyle irkilip koşarak bahçeye çıkıyoruz. Kocaman bir çukur… Yan komşumuz sinirli kırmızı suratlı bir gezegen Mars. Kıpkırmızı suratını iyice asmış sinirle üstümüze doğru geliyor. Bu büyük gürültünün ve onun bahçesine de zarar veren büyük çukurun sorumlusunun biz olduğumuzu düşünüyor.

4. gezegen Mars.Tam bağırıp çağıracağı sırada köşe başından kocaman göbeğiyle ve uzun boyuyla Jüpiter görünüyor. Büyük ayaklarının çıkardığı ‘GÜM GÜM’ sesiyle bize doğru koşuyor.  Büyük gezegenlerden olan Jüpiter saçlarını jöle ile arkaya doğru yatırmış, alnında 'J' harfine benzeyen bir kahkül ile ‘DURUN’ diyor. ‘KAVGA ETMEYİN.Bu gürültüyü Dünya çıkarmadı Venüs elindeki civa parçasını yanlışlıkla düşürdü’. Jüpiter’e gülümseyerek bakıyoruz. Üstünde kocaman bir t-shirt var ve onun üstünde ‘SUN’ yazıyor.Yani İngilizce güneş, yani kocaman Jüpiter’in kendisi gibi kocaman arkadaşlarının isimlerinin baş harfleri. Satürn, Uranüs, Neptün. Ve omzunda da Walt Disney’in ünlü sevimli ve küçük köpeği ( Plüto) Plüton…Böyle bir çalışmada yapacağımız en önemli şey aslında hayal kurarak öğrenmek istediğimiz bilgiyi biraz abartarak, biraz olağanüstü hale getirerek belki biraz da şaşkınlık, mutluluk ya da korku ile süsleyerek eğlenmek. Kuracağınız hayaller tamamen size özgü olmalı. Zamanla daha büyük, daha eğlenceli hayaller kurabilirsiniz. Bu sizin sağ lob fonksiyonlarını öğrenmeye dahil etmenizi sağlar ve böylece beyninizi daha yüksek oranda kullanmakla ilgili bir çalışma da yapmış olursunuz. 

 

GERÇEKTEN YAPMAKLA HAYAL ETMEK ARASINDA BİR FARK YOKTUR.

 

Yapılan araştırmalar, beyin açısından gerçekten yapmakla hayal etmek arasında hiçbir fark olmadığını gösteriyor. Düşüncelerinizin, beyninizin çalışma şeklini ve hatta fiziksel yapısını da değiştirdiği biliniyor. Oysa daha eskiden bilim adamları beynin durağan ve hiç değişmeyen bir yapısı olduğuna inanırlardı. Araştırmalar gösteriyor ki her düşünmeyle, her öğrenmeyle, her hayalle beynimizde nörolojik bağlantılar kullanılıyor ve bu bağlantılar beynin fiziksel ve kimyasal ortamını değiştiriyor. Orijinal ve önemli olan bölümü ise şu; öğrenme için öğrenmek istediğimiz şeyi uygulamak gerekmiyor. Uyguladığımızı hayal edersek de gerçekten yaşamışız gibi beyinde nöral ağlar kuruluyor. Hayal ve gerçek beyninizde aynı nörolojik bağlantıları kullanıyor. 

 

bottom of page